Modanın yeni pazarlama oyuncağı Feminizm


Ben feminist bir kadın değilim. Yıllar önce genç kızlığa adım attığım sıralarda rahmetli Duygu Asena'nın yazılarıyla büyüsem de feministliğin çizgisi yok bende. Belki vardır da ben farkında  değilimdir.

Bilemiyorum.
İnsanları kalıplara koymayı sevmiyorum çünkü. Kavramların içerdiği derin ve karmaşık anlamlara pek kafam basmıyor. Anladığım ve inandığım eşitlik, özgürlük. Ama görünen bir gerçek var ki bu eşitlik ve özgürlük kadınlara gelince hiç geçerli olmuyor. Gizli bir el kadınları hayatta  ikinci plana atmaya çalışıyor. İş hayatında ve sosyal hayatta kadınlar hep mobbingle ,adaletsizlikle mücadele etmek zorunda kalan kadınlar ‘artık yeter’ diyor. Dip dalga film yıldızlarının tacize uğradıklarını açıklamaları ile başlıyor, kadın işçilerin eşit olmayan ücretleriyle devam ediyor. 

Eski usul feminist söylemler kadın yürüyüşleriyle  yerini yeni bir tarza bırakıyor. Üstelik bu yeni tarzda gerçekten kadın sorunlarına duyarlı, erktidar değil eşitlikçi erkeklerde var. Hem de sayıları oldukça da fazla.. Konferanslarda, yürüyüşlerde, bu aktif, duyarlı ,samimi erkekler ön planda. Buna karşın  kadınlar üzerindeki egemenliğini sürdürmek isteyen erkekler ise direniyor. Bazen bir fotoğraf çok şey anlattır. Düşünün dünyanın en gelişmiş lider ülkesi Birleşik Devletler ‘de üst düzey yaşlı erkek bürokratların  kadın haklarını tartışıyoruz diye sosyal medyaya verdikleri bir kareyi. Kadın sorununu çözmeye mi çalışıyorlar yoksa hegemonyalarını devam ettirmeye mi uğraşıyorlar..
Feminizm moda ilişkisi
Eskiden feminizm ve moda kelimelerini birarada kullanmak neredeyse imkânsızdı(feminizm modaya karşıydı çünkü); bugünse bu iki kelime birbirinden besleniyor. Moda görselliği kullanarak  kadınları daha güçlü, güzel, özgüvenli göstererek yeni feminist harekete hizmet ediyor. Yeni feminist hareket ise modayı iletişim aracı olarak seçiyor.


Bu hareketin öncüsü  de defile alanını  Paris sokaklarına çevirip, kadınlara özgürlük  sloganlarıyla dolu kurgulu bir protesto gösterisi sunan Karl Lagerfield ‘dan başkası değil? Bu isim ilginç çünkü öncesinde Coco Chanel feminist olacak kadar çirkin bir kadın değildi diyen  de Karl Amca, sonrasında  ‘feminist bir evde büyüdüm, annem feministti’ diyen gene Karl Amca.

Kafa bulandırıcı değil mi?
Kilolu kadınlara ettiği laflardan ayrımcı yüzünü gördüğümüz bu dahi tasarımcının filizlenmekte olan yeni bir feminist dalga hareketini öngörüp, kendi şovunda kullanması ne kadar inandırıcı?
Yoksa moda endüstrisinin yeni rant kapısı feminizm mi?


Dior'un 2017 yaz koleksiyonunda gördüğümüz hepimiz feministiz yazılı beyaz tişörtlerini markanın ilk kadın tasarımcısı Maria Grazia Chiuri  ise tavrını şöyle açıklıyor; 'bugün moda sorumluğu üzerine almalı ,aktivist olmalı,daha adil bir dünya inşa etmeliyiz '.Hoş 80 küsur  parçalık koleksiyonda sadece bir parça kadın hakları mesajı veriyorsa burada da samimiyet sorgulanmalı bence? Gerçi Dior bu durumu 2018 Kış koleksiyonunu kadın haklarına adayarak telafi etmeye çalıştı. Üstelik feminist hareketini bununla da bırakmayıp,100 kadın çalışanını ve 100 kız moda öğrencisine kadın rehberlik projesi başlatarak gelecekte kadınların endüstride daha çok söz sahibi olmasını hedeflediğini de açıkladı.


Sahi koskoca moda sektöründe  kadınlar ne kadar söz sahibi?
Moda dünyasında kadınların etkisi büyük olmasına büyük ama genelde eşsiz tasarımcı, dahi diye adlandırılan hep erkekler. Peki yaratıcılığı ile herkesi kendine hayran bırakan Rei Kawabuko dahi değil mi? Ya punk ruhuyla giyilesi giysiler tasarlayan Vivienne Westwood? Erkeklere etek giyme cesareti gösteren Miuccia Prada? Desen ve üç boyut denilince ilk akla gelen Marie Katrantzou?
Hepsini geçtim Celine 'ni şaha kaldıran, bütün fast fashion markalarının benzerlerini kendi koleksiyonlarına  kattığı Phoebe Philo da mı takdir- e şayan değil?
Geçin bunları.
Bir gün dünyayı kadınlar kurtaracak.

Yazın bir kenara.

Yorumlar

Popüler Yayınlar