Çok seviyorum.Zaten hangimiz sevmeyiz ki,dişi kuşun simgesini!
Güzel bir ayakkabı- hele ki topukluysa- gördüm mü seyrederim.
Paraya kıyıp almışsam da giymeden önce bir süre bakarım, gidip gelip. Sonrasında ise nasıl giyebileceğimi düşünürüm.
Bazen gün içinde sırf o topuklu ayakkabımı giymek için bir yerlere gittiğim olur.(Ama gün içinde çok yürüyeceksem yüksek ökçelerim o gün için aklıma bile gelmez.)
Ayakkabı alırken elim düzlerde gözüm topuklulardadır genelde.
En rahatının bile ilerleyen saatlerde vereceği acıya dayanma riskini göze alarak alırım.
İstanbul’un düzensiz taşlı yollarında düşme tehlikesine göğüs geririm.
Böyle bir ilişki var yüksek ökçelerle aramda.
Ama, bir de bilirim ki yüksek ökçeleri taşımak zordur.
Çünkü yüksek ökçeler kendini yürürken gösteririler.
Onlarla zorlama olmadan,rahatça,sanki düz ayakkabı giymiş gibi yürümek kolay değildir.
Güzel yürünmezse, o güzelim sexapel yerini dengesini bulamayan, yeni yürümeye başlayan bir çocuğun adımlarına dönüştürür.
Şu ara sokaklar dikkatimi çeken şey ise ,sanki her an düşecekmişçesine yürüyen, küçük kadıncıklarla dolu.Düşmemek için mini minnacık adımlar atan,üstelik ökçelerin canlarını acıttığı mimiklerinden belli olan, ama ‘keşke giymeseydim’ demeyen bakışlarla yürüyenlerle!
Yorumlar