Punk in Hair Fall 2013


Lisbeth Salender,ejderha dövmeli bir kız. Şekilsiz kesilmiş kısa saçlar ve  piercinglerin sıska bir vücutla birleştiği  roman karakteri olarak kafamın içinde yer bulan bir hatun.Ana akım kızlardan farklı, sürüye uymayan ilginç bir kişiliği var Lisbeth’in.Punk felsefesine yakın bir duruşa sahip. Sadece saç baş kıyafetler değildi onu punk yapan. Görünümü ,anarşist ruhunun yansıması  o kadar. ’Ben bir toplumsal atığım ‘mesajını dövmeleri ve piercingleri ile veriyor.
Başkaldırıyor.Herşeye.Yaşadığı sisteme,başına gelenlere,faşistlere,kapitalizme hatta komünizme. Tıpkı punk felsefesinin ana temasında olduğu gibi. Zincirler, çengelli iğneler,halkalar,yırtık jeanler,kazınan saçlar başkaldırının, anarşist ruhun dışavurumu değil mi ki zaten?


Giysiler genellikle fikirleri sözlerden daha iyi anlatabilir. Bir kitap, bir poster ya da broşür kadar yıkıcı bir silah olabilir: Otobüste yanınızda 'Anarchy in the UK'  tişörtü ile oturan biri sizi anıda rahatsız eder,’diyen Punk’ın Kralıçesı Vivienne Westwood, aslında durumu çok da  güzel özetliyor.


İsyan ,Punk'ı esas olayı.



 Punk,bir alt kültür olarak ilk ortaya çıktığında devrin çiçek çocuklarından bir farkı yok gibi görünseler de aslında olay  Punk'ın  çıkış noktası olan müzikte değil isyanda .1970 ler İngilteresi grevler, şiddet olayları, hortlayan  nasyonal sosyalizm ve neo-nazizim akımları ile boğuşurken, işçi sınıfına mensup 4 genç,müzikleri ve sistemi eleştiren sözleri ile olayı  başka bir boyuta taşıdı.Sex Pistols konserlerinde’ ben bir deccalim ‘diye bağıran kitlelerin,savaşma seviş diye bağıran hippilerden  farklılardı. Çünkü onlar marjinal değil anarşist idiler. Yirminci yüzyılda yaşanan birçok devrimin aldatında yatan anarşi ruhu ,bu sefer punk adını almıştı. Siyasi ideolojileri, var olan tüm sistemlerin kısırdöngü haline geldiği ,bütün sistemlerin bir şekilde totalizme dönüştüğüne inandıklarından anarşizm Punk insanına  daha yakın gelmiş , devletin veya hükümdarların olmamasını, önce bireysel özgülüğe  değer verilmesi gerektiğini savunmuşlardı.Kimsenin vergiler, kurallar ve kanunlarla insanları taciz etmesine ve emeğimizi sömürerek şatafatlı yaşamlarını sürdürmesine ihtiyacımız yok ,diyorlardı.


 Peki punk sisteme karşı çıkarken ,punk akımının içinde yer alanlar (müzik grupları ,modacılar, yazar, çizerler )bir şekilde,istemeden de olsa kapitalizmin çemberi içine girmedi mi?


Ya da daha kapitalist bir söylemle başarı parayı getirmedi mi?
Bu düşülmesi gereken bir konu.


Yalnız şu bir gerçek ki ‘Punk öldü ’dedikleri zaman bile aslında ölmemişti. En azından moda Punk’ın  ölmesine asla izin vermedi. Hatta daha güçlü ,daha gösterişli bir şekilde hayata geri döndürdü. Punk felsefesini içselleştiren ,bir şekilde Punk’a yakın hisseden ,ondan ilham modacılar  gerek kıyafetlerle gerekse de saçlarla Punk ‘ı yaşatmaya başladılar. Gerçi bunda zamanla Punk’ın apolitik bir tavır içine girmesinin de etkisi var. Çünkü anarşi yok olunca geriye imaj kaldı.

Moda haftaları gösterdi ki 2013 kışı ideolojik olmasa da görsel olarak Punk kültürü ile yoğunlaşacak.Fendi,Marc Jacobs, Haider Ackermann,Thakoon ,Balmain anarşiyi saçlarda estiriyor



Son olarak Punk ölmedi diyor ve sizi Sex Pistols ,Anarchy in The UK ile başbaşa bırakıyorum






Yorumlar

Popüler Yayınlar