Niyazi Erdoğan İlkbahar/Yaz 2021
Niyazi Erdoğan’ın İlkbahar/Yaz 2021 koleksiyonu, 2020 yılına her anlamda damgasını vuran pandemi sürecinde şekillendi. Tasarımcı karantina günlerinin etkilerini ve artçılarını harmanlayarak, İstanbul’un bir kültür mozaiği olan Tatavla bölgesine odaklandı. Aynı dönemde dünyada özellikle Afro-Amerikalılar’a uygulanan şiddetin yanı sıra, hemen her gün tanıklık ettiğimiz ötekileştirmeye gösterilen hassasiyetin bir sonucu olarak, Erdoğan da kendi topraklarımızda çeşitli sebeplerle ayrımcılığa uğramış ve yok olmayla yüz yüze kalmış kültürel zenginliklerimizin baş mekanlarından biri olan Tatavla’yı koleksiyonunun ilham kaynağı haline getirdi.
Bir dönem İstanbul’un kültür ve eğlence noktalarından biri olan Tatavla bölgesi, bugün Kurtuluş, Feriköy ve Bomonti sınırlarına kadar uzanan bir bölgeyi kapsıyor. Rum meyhanelerinden Ermeni mezelerine ve Süryani şaraplarına kadar farklı tatları buluşturan bu kendine özgü mahalle, sadece yaşam tarzıyla değil, mimari anlamda da önemli bir lokasyon. Modern dönemde efsanevi Lüküs Hayat müzikaline konu olan “Şişli’de bir apartıman” sözlerinden başlayan bu mahalleler, yakın geçmişte Jale Yılmabaşar başta olmak üzere pek çok sanatçıya da adeta boş bir kanvas oluyor. Apartman kaplamalarını süsleyen seramikler ve mozaikler formları, desenleri ve renkleriyle mahallenin çok kültürlülüğünü de yansıtıyor.Her zaman olduğu gibi, rahat siluetlerin ön planda olduğu Niyazi Erdoğan İlkbahar/Yaz 2021 koleksiyonu da, bu seramik kaplamalardan yola çıkarak toprak tonlarına, metalik yeşil ve mavilere, kurşuni mor tonlarına ve yer yer pembelere ev sahipliği yapıyor. Desen olarak koleksiyonda karşımızda spiral kesitler de yine aynı kaplamalardaki helezonların izdüşümleri olarak tasarımlara yansıyor.
Niyazi Erdoğan İlkbahar/Yaz 2021 koleksiyonuyla ilgili olarak, “Bu sezonun en önemli özelliği ilk defa dijital olarak gerçekleşen Mercedes-Benz Fashion Week Istanbul’a ben de tamamı dijital ortamda üretilmiş bir koleksiyon ve defileyle katılıyorum. Pandemi sürecinin etkileri tüm dünyada dijitalleşme gereksinimlerini artırırken, tasarım üretiminin de geleneksel yöntemlerden ayrışıp yeni bir vizyona dönüşmesi gerekliliğine bir cevap oldu. Sürdürülebilirlik konusu henüz materyaller üzerinde daha çok tartışılırken, asıl düşünülmesi gerekenin üretim süreçleri, harcanan iş gücü ve enerji tüketimi olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle pandemi öncesi bir araya geldiğim CLO 3D ekibi ile bu süreçte çalışma imkanı buldum ve mimar kimliğimi de ortaya koyarak mekan tasarımı da dahil olmak üzere tamamını dijital ortamda hazırladığım bir #SS21 koleksiyonu çıktı ortaya,” diyor.
Yorumlar